"La Diva Turca"
Şişhane'deki binada tatlı telaş bitmiştir. Nihayet her şey hazırdır! Fakat bir dakika, burası Milano mu?
Başköşede nefis bir piyano... Yüzlerce kitapla dolu bir kütüphane, konukların ağırlandığı ve en derin sohbetlerin yapıldığı sıcacık bir yemek odası, onlarca fotoğraf, ödül, aksesuar... Sahne tasarımcısı Pier Luigi Pizzi, bundan tam dört yıl önce, çok yakın bir dostu için düzenler Şişhane'deki bu evi. Yakın zamanda kaybettiği, yıllarca Milano'da yaşayan o çok değerli dostunun anılarını, kişisel zevklerini ve renkli kişiliğini yansıtır evin her bir köşesine. Fiziken halen Milano'da olan o ev, artık ruhen İstanbul'dadır.
Pier Luigi Pizzi için sıradan bir dost değildir o; 20. yüzyıl opera dünyasının unutulmaz isimleri arasında çok özel bir yere sahiptir aynı zamanda. Türkiye'nin opera dünyasına en büyük armağanıdır. İstanbul Belediye Konservatuarı'nda başladığı şan eğitimine İtalyan soprano Giannina Arangi-Lombardi ve Apollo Granforte ile devam eder. 1950'de Ankara Devlet Operası sahnesinde Mascagni'nin Cavalleria Rusticana'sında Santuzza rolünü yorumladıktan sonra kısa sürede tanınır ve devlet konuklarına verilen resitallere soprano olarak davet edilmeye başlar. Aynı rol, onu bir anda İtalya'daki ünlü sahnelere taşır. Ve bundan sonra hayatı boyunca opera sahnelerinin başrolünde olacaktır...
Operanın mabedi La Scala'nın 25 yıl primadonnası olmayı başarır. La Scala Tiyatrosu'nda (1957-1980); Verdi, Bellini, Donizetti, Mozart, Monteverdi, Gluck, Çaykovski, Britten ve Pizzetti'ninkiler başta olmak üzere pek çok operada başroldedir. 1956'da San Francesca da Rimini operasında son anda oynayamayacağını haber veren ünlü soprano Renata Tebaldi'den devralır başrolü. Ve sonuna kadar verir de hakkını. 1957'de San Fransicso Operası'nda sahnelenen La Traviata ve Lucia di Lammermoor operalarında da başrolde çıkar sahneye. Fransız besteci Francis Poulenc'in Carmelit'lerin Diyaloğu eserinin dünyadaki ilk temsilinde de başrol (Lidoine-başrahibe) yine onundur. La Scala Operası'nın Köln Operası'nın açılışı nedeniyle düzenlediği turnede Verdi'nin Kaderin Gücü adlı eserinde başrolüyle büyüler herkesi. 1959 yılı Floransa Festivali'nin açılışında Verdi'nin 1849'dan o güne kadar hiç sahnelenmemiş "Legnano Savaşı" adlı eserinde de yine sahnedeki başrol değişmez. 1950'lerin sonlarına doğru yerleştiği Milano, artık onun uzun yıllar yaşayacağı şehirdir. 10 Mayıs 2008'de oradaki evinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybeder. Her başrolünde dünya onu ayakta alkışlar; ancak kendi ülkesinde, ölümünden sadece 10 yıl önce (70 yaşında) devlet sanatçısı olarak onurlandırılır.
Safranbolulu köklü Müslüman bir ailenin oğlu Hasanzade İbrahim Bey ile Polonyalı Katolik bir aileden gelen Alexandra Angela Minakovska'nın kızları olarak 1928'de Polonezköy'de doğan sanatçı, ölümünün ardından 12 Mayıs günü Santa Babila Kilisesi'nde (Milano) düzenlenen kalabalık bir törenden sonra vasiyeti üzerine krematoryumda yakılır. Külleri daha sonra İstanbul'a getirilir ve yine kendi vasiyetiyle, 16 Mayıs günü yapılan bir törenin ardından Dolmabahçe açıklarında serin sulara dökülür. Boğaz'ın kıyıya vuran hırçın dalgalarına karışan o unutulmaz sesiyle...
Tüm mal varlığı ve eşyalarını, yaşamı boyunca desteğini her zaman gördüğü İKSV - İstanbul Kültür Sanat Vakfı'na bağışlar. Vakıf, 2010 Ocak'ında taşındığı Şişhane'deki yeni binasında, büyük sanatçıya desteğini sürdürür. Bina içinde özel bir bölüm ayrılmıştır. Pier Luigi Pizzi'nin sihirli dokunuşlarıyla ve büyük bir titizlikle, çok sevdiği dostunun Milano'daki evini canlandırarak hazırladığı bu mekan aynı zamanda Türkiye'nin "ilk kadın sanatçı anı evi"dir. Ve o evin her bir köşesinde, Avrupa'nın "La Diva Turca" olarak tanıdığı isim bir kez daha başroldedir; Leyla Gencer...
14 Ev 14 Hayat
LEYLA GENCER