Dert babası

uzguncuk'ta Nakkaş Baba Sokağı'ndan, Boğaz'ın muhteşem mavisi eşliğinde aşağı doğru inerken eski konaklar da bir bir selam verir geçen her yolcuya. Fakat aralarında biri vardır ki, eski bir konak olduğunu fark ettirmez bile. Dört katlı kâgir bir yapıdır sonradan eklenmiş bölümleriyle. Zaman içinde kapısı, penceresi de değişmiştir. Yunanistan'ın Siros Adası'nda doğan ve tıp okumak için İstanbul'a gelen Marko Apostolidis'in, meşhur adıyla "Marko Paşa"nın yaşadığı konaktır...

Marko Paşa, Askeri Tıbbiye'de dekanlığa kadar yükselen ünlü bir cerrahtır. 1861'de Sultan Abdülaziz'in hekimbaşılığına getirilir. Osmanlılarda sancak beylerine verilen paşalık rütbesine yükselen ilk hekim de yine kendisidir. Tüm bunlara rağmen oldukça mütevazıdır Marko Paşa. Sabrıyla ünlüdür, hastalarını uzun uzun dinler. Sadece tıbbi yönden yardımcı olmakla yetinmez, onların günlük dertleriyle de yakından alakadar olur. Öyle ki, bu tavrı halk arasında zamanla yayılır ve yakınmayı dinleyecek kimsenin olmadığını anlatmak için söylenen, "Anlat derdini Marko Paşa'ya" deyimi ortaya çıkar. Yaşadığı o konağın karşı tepesinin yamaçlarında kurulu Rum Ortodoks Mezarlığı'nda yatan, difteri salgınında kaybettiği 7 çocuğunun ve eşinin hikayesini kimse dinlemese de, Marko Paşa başkalarının dertlerini sabırla dinlemekten hiç vazgeçmez. Bugün günlük hayatta kullandığımız "dert babası" sözü de işte buradan gelir.

Marko Paşa, yıl 1888'i gösterdiğinde içine attığı dertleriyle birlikte, almasını bilene büyük "dersler" bırakan hayatını kaybeder. Yıllarını geçirdiği ve son nefesini verdiği o konak ise, şimdilerde bir okuldur. Yüzlerce öğrencinin "dert" değil, "ders" dinlediği Kuzguncuk İlköğretim Okulu...

14 Ev 14 Hayat

LEYLA GENCER