KAT MALİKLERİMİZDEN
Hayatını sağlıklı gülüşlere adayan bir meslek adamı
PROF. DR. TÜRKER SANDALLI
Bir ömre sığdırılan binlerce sağlıklı gülümseme. Sadece bu ülkeye değil; dünyaya kazandırılan yüzlerce diş hekimi... Hepsinin altındaki imza aynı; disiplinli ve titiz tavırlarıyla hastalarına daima güven veren, neredeyse gününün tamamını mesleğiyle geçirecek kadar işine aşık bir isim, Prof. Dr. Türker Sandallı... Kendisini ziyaretimizde, yoğun çalışma temposunu bir yana bırakıp tüm içtenliğiyle bizleri, "kızlarım gelmiş!" diyerek karşılayan Prof. Dr. Sandallı, bu sayımızın konuğu oldu...
Kapıdan içeri girerken yüzümüzdeki tebessüm bir kat daha artmıştı. Buraya ne zaman gelsek, sağlıklı dişlere sahip herkesin yaptığı gibi cesurca gülümsüyorduk... Hastalarıyla kurduğu sıcak iletişim ve uyguladığı tedavilerle yıllardır daha nice insanı cesurca gülümseten aile diş hekimimiz Prof. Dr. Türker Sandallı ile randevumuz vardı. Ancak bu kez, yıllardır koltuğuna oturmaya alışık olduğumuz diş hekimimizi ziyaret etme nedenimiz farklıydı. Barışkan Yönetim olarak aynı zamanda kat maliklerimizden biri olan Prof. Dr. Sandallı ile Apartments dergimiz için buluştuk ve çok keyifli bir röportaj yaptık...
Tıp alanında yurtdışını da kapsayan çok değerli bir deneyiminiz ve eğitiminiz var. Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?
1964 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni kazandığımda (sonradan fakülte oldu), ileriki yıllarda severek yapacağım bir meslek seçtiğimin bilincindeydim. Bugünden farklı olarak o yıllar dört yıllık bir eğitimin (bugün beş yıl) ardından altı ay kadar bir süre asistanlık yaptım. Ancak beni üzen bir tablo vardı; Türk diş hekimliği dünya standartlarında değildi henüz… Bu yüzden yeni teknikleri öğrenebilmek, mesleki gelişimimi güçlendirmek için devlet sınavlarına girerek Milli Eğitim Bakanlığı'nda ve ayrıca British Council'de burs kazandım. Kendimi bir anda Londra Üniversitesi'nde bulmuştum. Buradaki 6.5 yıllık ihtisasın ardından askerlik için tekrar ülkeme döndüm. O dönem tabii askerlik süresi bugünden daha uzundu ve yedek subay olarak iki yıl askerlik yaptım. Fakat ilk ayların sonunda dönem birincisi olarak kuraya girmeme hakkını kazanmıştım. Böylece tercihim sonucu, 600 yataklı büyük bir hastane olan Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'ne geldim. Tam o yıllar Kıbrıs Barış Harekatı olmuştu ve hastaneye çene, yüz, diş, kafatası kırıkları olan pek çok yaralı asker geliyordu. Özel bir ihtisasım yoktu fakat ameliyat ekibinde olduğum için cerrahi müdahale konusunda büyük bir tecrübe edinmiştim. Dünyanın en önemli cerrahları hep savaş dönemlerinde yetişmiştir. İster istemez ben de orada cerrahi ihtisası yaptım diyebilirim. Daha sonraki yıllarda devlet beni Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nin kuruluşu için görevlendirdi. Ekibimle birlikte büyük çaba gösterdik. Çok büyük bir deneyimdi benim için... Fakat Londra tecrübem bana sürekli, henüz bu alanda daha çok eksiğimizin olduğunu hatırlatıyordu. Yeniliklere açık değildik maalesef…
Bu durum sizi özel bir diş hekimliği fakültesi ve hastanesi açmaya kadar götürdü aslında. Nasıl gelişti süreç?
Evet bu doğru, aklımda hep özel bir diş hekimliği fakültesi açmak vardı. YÖK, Vakıf Üniversiteleri Kanunu'nu çıkarınca hayallerime bir adım daha yaklaşmış oldum. Ancak bir engel daha vardı; diş hekimliği fakültesi kurabilmek için önce bir üniversite kurmak gerekiyordu. O nedenle biz de tersten başladık ve önce Yeditepe Üniversitesi'ni kurduk. Dolayısıyla diş hekimliği fakültesi sayesinde bir üniversite kuruldu diyebilirim. Türkiye'nin ilk vakıf diş hekimliği fakültesi olarak 16 yıldan bu yana hizmet veriyoruz. Bugün dünyanın dört bir yanından öğrenciler gelip burada lisans ve lisansüstü eğitim alıyor. Aynı şekilde fakülte hastanemiz de yine dünyanın her yerinden hastanın geldiği uluslararası standartlara sahip bir merkez konumunda.
DÜNYANIN "JCI" SERT İFİKALI TEK DİŞ HASTANESİ
Hastaneniz JCI akreditasyonunu geçtiğimiz aylarda yeniledi... Öncelikle bu gurur verici başarı için tebrikler. Bu akreditasyon neden önemli ve hastanenizin bu başarısının temelinde neler var?
Tıp dünyasının çok yakından tanıdığı ABD merkezli JCI (Joint Commission International), bugün dünyada 90 ülkede tıp kökenli sağlık kuruluşlarını üç yılda bir akredite eden büyük bir kurum. Fakat bugüne kadar bir diş hekimliği fakültesini ve hastanesini teftiş etmemişti.
Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve Diş Hastanesi olarak eğitim kalitemizin, yüksek standartlarımızın farkındaydık; ancak bunun uluslararası alanda da tescil edilmesini arzu ediyorduk. Hem JCI hem de Türkiye için bir ilk yaşandı; fakültemiz ve hastanemiz dünyada JCI sertifikası alan ilk diş hastanesi unvanına sahip oldu. Başlangıçta JCI denetçileri, bir diş hastanesi için şartların ve standartların ağır olduğunu, denetimi başarıyla geçmemizin mümkün olmadığını söylediler. Haklıydılar da; yangın alarm sistemlerinden WC'lere, tedavi öncesi hastalar için kullanılan sıvı sabunların kalitesinden ameliyathanenizdeki koşullara kadar en ince detaylarla denetleniyorsunuz. Ancak biz ekip olarak çok çalıştık, inandık. Şimdi gururla söylüyorum ki, 2009 yılında ilk kez JCI akreditasyonunu aldık ve üç yıl aradan sonra, bu yıl da ikinci kez alma başarısını göstererek yenilemiş olduk. Bugün Türkiye'de ve dünyada henüz bu akreditasyonu alıp devam etme başarısı gösteren başka bir diş hastanesi yok. Bu Türkiye'nin başarısıdır…
Tıpkı bu denetimin zorluğu kadar diş hekimliğinin de zorlu yönleri vardır mutlaka…
En zor tarafı, maalesef hastalarımızın bize son anda müracaat etmesi diyebilirim. Biliyorsunuz artık erken teşhis çok önemli. Fakat bizim halkımız bir Avrupalı gibi değil henüz. Örneğin, diyoruz ki: "Check-up'tan ücret almıyoruz. Altı ayda bir gelin ve bunu yaptırın; eğer bir hastalık varsa teşhisi erkenden yapılsın." Fakat toplumun genelindeki alışkanlık; dişimiz apse yaptığında ya da artık yiyemez içemez duruma geldiğimizde diş hekimine gitmek şeklinde. Halbuki koruyucu diş hekimliği son derece önemli.
Avrupa'ya ve dünyaya bakın, onlarda komple dişsizlik diye bir şey yok. Hatta merak edip buraya geliyorlar ve tamamen dişsiz bir vaka görmek istiyorlar. ABD ve Avrupa koruyucu diş hekimliğinin önemini çoktan kavramışken biz halen diş çekmekle, total protez yapmakla meşgulüz. Düşünün, Türkiye'de 42 diş hekimliği fakültesi var ve halen de açılmaya devam ediyor. Oysa dünyada böyle bir şey yok. Tüm bunlara rağmen ağız ve diş sağlığımızı yeterince önemsemiyoruz. Bugün dünyada artık çok yaygın hale gelen implant (çene kemiğine takılan ve diş kökü gibi işlev gören vida) için Türkiye'de halen şüpheyle bakılan bir uygulama ve o kalınlıkta bir implantı koyabileceğimiz çene kemiği bulmak da zor. Halbuki takıp çıkarılan protez dişlerin yerini alan implant teknolojisi, ağızdaki diş eksikliğini ortadan kaldırarak doğal bir kullanım sunuyor.
HASTALIKLARIN YÜZDE 70'İNİN İLK BELİRT İLERİ AĞIZ DA BAŞLAR
Verdiğiniz bilgilere göre toplumumuzun ağız ve diş sağlığı konusunda tablo oldukça vahim. Rakamları daha da netleştirirsek, güncel araştırmalar bu konuda neler gösteriyor?
Rakamlar daha da vahim… 1964 yılında diş hekimliğinde eğitime başladığımda Türkiye genelinde yapılan bir araştırma vardı. Sonuçlara göre, Türkiye'deki çocukların yüzde 88'inde çürük diş (3-4 adet) vardı. Düşünün, o yıllar sadece bir diş hekimliği fakültesi varken, bugün 42 fakülte ve 23 bine yakın yetişmiş diş hekimi mevcut. Bugün diş fırçası ya da diş macununa kolayca ulaşabiliyoruz… Ülkemizde her kasabada, her beldede diş hekimi mevcut. "Peki bugünkü tablo ne?" diye soracaksınız. Aradan 45 yıl geçmiş ve yapılan benzer araştırma sonuçlarına göre rakam aynı; çocuklarımızın yüzde 88'inde çürük diş (3-4 adet) var. Üstelik halen diş fırçalama alışkanlığımız da olması gereken seviyede değil. Halen pek çok evde diş fırçası ve macunu yok maalesef. Tüm bunlar gerçekten çok üzücü. Demek ki yıllardır hiçbir şey yapamamışız. Biz diş hekimleri olarak da halkımızı yeterince bilinçlendirememişiz. İlgili bakanlıkların da yıllarca bu konuda geçerli bir politika üretemediklerini görüyoruz. Aynı şekilde medya da konuya ilgisiz kalmış…
Şunu herkesin bilmesi gerekiyor; vücuttaki hastalıkların yüzde 70'inin ilk belirtileri ağızda başlar. Amerika'da bir hastanın iltihaplı hücre sayısı fazla çıktığında ilk olarak diş hekimine yönlendirilir. Fakat bizde hasta yoğun bakımdayken bir türlü düşürülemeyen iltihap ve ateş için kimsenin aklına ağızda bir iltihap olup olmadığı gelmez. Henüz o bilince ulaşmış değiliz…
PROFESYONEL ÇİZGİNİZİ TAKDİR EDİYORUM
Yeni derginizin, layıkıyla yaptığınız işi hem bizlere hem de başka apartmanlara/sitelere tanıtan, rehber niteliği taşıyan, yeni ve faydalı bir platform olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de klasik apartman yöneticiliğini profesyonel bir çizgiye taşıyarak, dürüst ve kaliteli bir hizmete dönüştüren Barışkan Yönetim'in yıllardır sürdürdüğü bu başarısını takdir ediyorum. Babanız rahmetli Ertuğrul Barışkan benim hem hastam hem de çok değerli bir dostumdu. Dedenizden ve babanızdan aldığınız mirası bugün böyle profesyonel bir noktaya ulaştırdığınız için sizleri kutluyorum. İşini bu denli büyük titizlikle yürüten bir Yönetim anlayışından, başka apartmanların da faydalanmasını arzu ediyorum.
ANNE VE BABALAR DİKKAT!
Ağız sağlığımız konusunda en çok hangi hataları yapıyoruz? Nelere mutlaka dikkat etmeliyiz?
Yıllardır ısrarla vazgeçmediğim bir iddiam var. Mesleki tecrübelerimle de zaten bunu ispat etmiş durumdayım. Özellikle anne-babalara seslenmek istiyorum. Çocuklarınızı 2.5 yaşından itibaren diş hekimine götürün. Bu yaşa kadar çocuğunuz henüz çürük bakterisiyle tanışmamıştır.
Diş hekimine gittiğinizde ağız içine topikal florlama dediğimiz koruyucu bir madde uygulanıyor. Biz bunun üzerine bir de "diş ojesi" adını verdiğimiz malzemeyi kullanıyoruz. Tüm dişlere uygulanarak her 5 yılda bir tekrarlandığında çocuklarınızın dişlerini ömür boyu çürük bakterisinden korumuş oluyorsunuz. Bu yıllardır uygulanan, hem basit hem sağlıklı hem de ekonomik bir yöntem.
Bu çok önemli bir uygulama… Neden bizde yaygın değil?
Yıllar önce bu uygulamayla ilgili okullarda bir kampanya projemiz olmuştu. Ancak o dönem sağlık otoritelerimiz, uygulamayı henüz güvenli bulmadıkları için onaylamamışlardı. Oysa bu yöntem ABD ve Avrupa ülkelerinde yıllardır var. Dünya Sağlık Örgütü'nün de o yıllarda onayladığı bir yöntem. Eğer yıllar öncesinden bu uygulamayı önemseyip yaygınlaştırabilseydik bugün çürüğü olan çocuk sayısını da düşürebilirdik.
Çürük bakterisi bulaşıcı mı peki?
Çürük bakterisi, ağızda çürüğü olan bir kişiden ağzında çürüğü olmayan bir kişiye geçen bulaşıcı bir bakteri türü. Bu nedenle özellikle annelerin çocuklarını büyütürken çok dikkat etmeleri gerekiyor.
Bakterinin geçmesi için, ağzında çürüğü olan bir anne ya da babanın, hiç çürüğü olmayan çocuğunu dudağına yakın bir yerden öpmesi yeterlidir. Özellikle çalışan annelerin dikkat etmesi gereken bir nokta da çocuklarının bakıcılarını bu konuda uyarmalarıdır.
ÇALIŞIRKEN DİNLENİYORUM
Çok yoğun bir temponuz var… Dinlenmeye vakit bulabiliyor musunuz?
Yıllardır alışık olduğum çalışma temposu nedeniyle beni tanıyan herkes ne zaman dinlendiğimi merak eder ve aynı soruyu sorar. Fakat ben severek bir meslek seçtiğim için bundan şikayetçi değilim. Aksine çalışırken dinlendiğimi söyleyebilirim. Günde 5-6 saatlik bir uyku bana yetiyor. Bir de beni anlayan bir eşim olunca işler daha da kolaylaşıyor.