ZEHİR, TERAPİ VE KEYİF

Şubat 22 2013

Eski bir sandık… İçinde öyle göz kamaştıran elmaslar, zümrütler, pırlantalar yok. Fakat taşıdığı onca özel karışım ve ilaç, Prenses Medea için dünyanın en pahalı mücevherlerinden bile çok daha değerlidir…

Rumcada zehirli anlamına gelen "Pharmakeus", yüzyıllar önce Medea adlı bir kadının kocasını zehirlemek için, sandığından çıkarıp Tarabya'da denize serptiği kötü iksirlerden kalmıştır. Öyle ki, Hoca misali "ya tutarsa" deyip, tarihin en ilginç zehirleme planlarından birine imza atan Medea'nın yüzünden bölgenin adı bir süre "Pharmakeus" olarak anılacaktır. Ancak yıllar sonra Tarabya'ya gelen bir din adamı, hastalığını iyileştirdiği için bölgeye şifa anlamına gelen "Therapia" adını verir. Zehirli koydan tedavi eden koya terfi eden Tarabya, bir zaman sonra da Osmanlı sultanı III. Selim'in lütfuna mahzar olur. Yeşil örtüyle kaplı koynunda beslediği koyunlar gibi, nefis koyunda lezzetlendirdiği balıklarıyla sultanın keyfine keyif katar. Evliya Çelebi'nün ünlü eseri Seyahatname'de geçen satırlar da bunu doğrular:

"Önceleri bu kasabanın yerinde, deniz kıyısındaki dalyandan başka hane yok idi. II. Selim, bu balık dalyanına uğrar ve envai balık avlatarak afiyetle yer. Sonra aynı yerde Tarabya nam bir kasabanın kurulmasını ve bir mesire yeri yapılmasını buyurur…"

O günden sonra artık Tarabya, keyif anlamına gelen "Tarabiye" olarak anılır ve sonunda bu isim de "Tarabya" şeklinde günümüze kadar gelir. Semt şifa özelliğini, halen bir kısmı korunan ve içinden geçenin nefesini açan koru alanlarından alır. Bölgede, hastalar için tarihin belirli dönemlerinde şifahanelerin kurulması da bu nedenledir.

Medea'nın hikayesi bazı kaynaklarda farklı anlatılsa da sonu hep aynıdır; başkasıyla evlenen koca, zehirlenmekten kurtulamaz… Aynı zamanda bir büyücü olan Prenses Medea'nın serptiği zehrin, artık okyanuslara kadar gitmiş olsa da; bugün Tarabya Koyu'na karışan bilinçsiz atıkların yanında oldukça masum göründüğünü hangimiz inkar edebiliriz ki?

Tarabya

İLGİLİ HABERLER

>>İlkbahar 2012 editörün yazısını görmek için tıklayınız...


>>Kış 2012 editörün yazısını görmek için tıklayınız...