BİR İSTANBUL ŞARKISI
Yine uyandım, karşımda Adalar... Ve yine saydım, hepsi yerli yerinde. Sarayburnu ile bakışırken, ayaklarıma çarpan dalgaların sesi martıların haykırışlarıyla en sevdiğim şarkıyı söylüyor bir kez daha. Ve bir kez daha hüzünleniyorum o çocuk için...
Kadıköy Konakları adlı kitabında Dr. Müfid Ekdal, 1800'lü yıllarda İstanbul'da yaşanan ilginç bir olaydan bahseder. Dönemin bankerlerinden İtalyan asıllı Fransız uyruklu Bernard Tubini ile Jean Lorendo'dan Osmanlı padişahları borç alırlar. Ancak vaktinde ödenemeyen bu meblağ yükselen faiziyle birlikte katlanarak büyür. Söylenenlere göre, alınan 500 bin altın, faiziyle 750 bin altın olur. Bunun üzerine iki banker, paralarının tahsili için Fransa'ya müracaat ederler. Olay öyle bir büyür ki, Fransa hükümeti derhal bir donanmayla Midilli adasını ablukaya alır. Uzun hesaplaşmaların ardından borç ödenir. Fakat iki bankerin gönlü hoş olsun diye (!) Moda Burnu Tubini'ye, Küçük Moda da Lorendo'ya adeta hibe edilir. Tubiniler ve akrabaları malikanelerini Moda Burnu'nun Kalamış Koyu'na, Fenerbahçe'ye bakan tarafına yaparlar. İstanbul'a bakan yüzü ise doğal durumda kalır ve Moda Çayırı diye anılır. Bu çayırlık alan o kadar verimlidir ki, pek çok kuş türünün yuvasıdır. Tabii koca çayırlıkta av olunca avcı da eksik kalır mı? Orhan Koloğlu'nun kitap haline getirdiği ünlü "Miyop Churcill" olayı, bu çayırdaki o avcılardan birinin hikayesini anlatır...
Churcill adlı bir İngiliz, Moda Burnu'nda bir yakınını ziyaret eder. Bir gün, kaldığı evdeki av tüfeğini alarak Moda Çayırı'nda ava çıkar. Sözüm ona hünerlerini sergileyecektir. Av yasağı olmasını bile umursamaz. Kuş ararken çalıların arkasında bir hareket görünce basar tetiğe. Bir çığlık yankılanır ünlü Moda Çayırı'nda... Küçük bir çocuğun ve otlattığı kuzusunun sesidir. Duyan yetişir; bir kısmı çocuğun durumuyla meşgul olur, bir kısmı da Churcill ile... Sonunda Churcill kadı efendinin huzuruna çıkarılır. Mahkûm edilse de İngiliz, Fransız ve İtalyan elçileri Bab-ı Ali'ye baskı yaparak Churcill'i kurtarırlar. Bunun üzerine bir de Churcill'e 10 bin kantar zeytinyağı ihracatı için ferman çıkar. Hatta pırlantalı bir nişanla onurlandırılır. Yine yetmez; Türkçeyi okuma-yazması iyi olmadığı halde Ceride-i Havadis gazetesini çıkarma imtiyazının sahibi olur. Tüm bu olanlara karşı Osmanlının ilk Hariciye Nazırı Akif Paşa (Dışişleri Bakanı), hastalık bahanesiyle görevden alınır, Dahiliye Nazırı sürgüne gönderilir. Olaydan neyse ki yaralı olarak kurtulan fakat vücudunda ömür boyu saçmalar taşıyacak o çocuk ise kimsenin umurunda olmaz.
Moda Burnu, Tubini'yi ve Churchill'i kurtaranların şaşırtıcı çabalarıyla kolayca vazgeçilen bir yer olmuştur... Oysa o "burunda tüten" evlerde oturan her bir Modalının, kısacık bir ayrılıkta bile "burnunda tüttüğü" yer olacaktır zaman içinde. İstanbul'u izleyen gözleriyle, her uyanışında karşısında bulduğu, bazen telaşlanıp tek tek yeniden saydığı Adalar'la, Ayasofya'ya vuran eşsiz günbatımıyla... Ve geçmişi unutturmaya hiç niyeti yoktur Moda Burnu'nun; dalgalar ile martıların birlikte söylediği, küçük bir çocuğun çığlığının karıştığı şarkısıyla...